Hangisi en iyi? En kolayı hangisi peki? En kısa sürede hangisi etkili olur?

Tıp bir istatistik bilimidir. Bir ilaç çıkar, 5. yılındayken istatikler hiçbir yan etkisi olmadığını söylerken, 10. yıl sonunda tedavi edilemeyecek yan etkileri olduğu söylenebilir. İşte tam da bu nedenle hangi metodun en iyi, en kolay, en kısa sürede etkili olduğunun cevabı kişiden kişiye, kültürden kültüre, çocuktan çocuğa, aileden aileye değişir.

Hiç ağlatmadığı söyleyen metodlarla ilgili okuduğum yorumlar da bile ağlayan çocuklar olduğunu ya da tam tersi olan Ferber metodunun çok ağlatacağını bilerek bunu göze alan bazı annelerin birkaç damla göz yaşından daha fazlasını yaşamadıklarını da okudum.

Oğlum doğduğunda beni en çok zorlayan uykusuzluk oldu. Ben çok zor uykuya dalan bir insanım ve ‘çıt’a uyanırım. Her 3 saatte bir Buğra’yı emzirmek gündüzleri bir zevk ama geceleri emzir, altını değiştir, tekrar uyut ve uykuya dal demek benim için en fazla 1 saat uyku demek oluyordu. O günlerde gündüzleri de uyuyamıyorum çünkü gerek yemek yemenin, gerekse uyumanın vakit kaybı olduğunu düşünürdüm. Şimdi görün bir de Buğra yatıyor gündüz uykusuna ben soluğu yatakta alıyorum. Halen yatağa beş karış kala uyuyanlardan ve top patlasa duymayanlardan değilim ama 5-10 dakikada uyuyorum. Eh ancak yetiyor enerji 39′undan sonra 4 yaşındaki bir fişeğe :)

Oğlum 7 Kasım’da doğdu. İlk günler Buğra 7:00′de ağlamaya başlayınca ben kucağımda sallıyordum. Sonra ayakda yürümeye başladım. Sonra babasının kucağında ayakta evi turlamaya başladılar. Bu sırada evde çıt çıkmıyor, ışıklar kapalı, elimden gelse apartmandaki asansörü kapatacağım çünkü son katta oturuyoruz ve asansör durunca yukardaki motor çok gürültü yapıyor. Tabi bunu onca oturduğumuz yıl hiç fark etmemiştik. Neden acaba? :)

Yılbaşı gecesi bir arkadaşımıza gittik. Gittik ama hiçbir şey anlamadık. Bizim ki 8:00′de başladı ağlamaya 12:00′ye kadar. Uyudu. Yeni yıl oldu. Biz bitmiştik ve eve döndük. O gece benim kolları sıvayıp araştırma yapmaya başladığım gece oldu. Önce evdeki aldığım bilumum kitaplara baktım. Aralarından iki tanesinin uyku ile ilgili bölümleri vardı. Kitablardan biri Tracy Hogg’un diğeri ise Doktor Ferber’inkiydi. Doktor Ferber’inkini daha önce kuzenimden duymuştum. Onlar da delirdikleri bir akşam bu metodu uygulamaya başlamışlar ve başarılı olmuşlardı. Tamam dedim denerim. Ertesi gün denemeye kalktım ve 3 dakikanın 3 yıl gibi geldiğini görünce vazgeçtim. Tracy Hogg’un kitabı çok uzundu. Başladım okumaya. Tabi bir de ingilizce, tamamını okumam bir haftamı aldı. Hatta 3 kez filan okudum baştan sona kitabı. İlk keşfettiğim Buğra’yı kendi hayatımıza uydurmak için geç yatırmamızdan dolayı bu ağlama krizlerini yaşıyor olmamızdı. Kitapda yazdığına göre dört çeşit çocuk vardı ve oğlumun özellileri yorgunluğa dayanıklığın en az olduğu gruba giriyordu. Hemen uyku saatini 6:00′ya çektik. İlk 1-2 gece zorlandık ama sonra alıştık ve o ağlamaların hepsi bitti :)

Tracy’nin kitabından öğrendiğim ve geleneksel çözümlerle taban tabana ters olan birkaç noktayı paylaşmak isterim. Biz uyguladığımızda Tracy’nin ne kadar haklı olduğunu gördük.

* Çocuğu ne kadar geç yatırırsan o kadar geç kalkar. YANLIŞ!
* Çocuğu gündüz uyutmazsan gece yorgunluktan uyanmadan uyur. YANLIŞ!

Büyükler olarak biz nasıl aşırı yorgun olunca uyuyamayız, çocuklar da öyle. Tek ve en önemli farkı bebekler ve çocuklar biz büyüklerin düşündüğünden çok daha çabuk aşırı yorgunluk noktasına geliyorlar. Geç yatırmak bir gün işe yaramış gibi görünse de ikinci günden itibaren aşırı yorgunluğa bağlı gece uykuya geçememe veya gece kalkmaları baş gösteriyor. Hani o cin gibi gecenin yarınsında kalkan ve oyun oynamak isteyen çocuklar var ya işte o çocuklar aşırı yorgun çocuklar. Çünkü aşırı yorgunluk kortizol pompalamasına sebep oluyor o da cin gibi kalkan çocuklara. Valla tuttuğum notlara baktığımda 5:30′dan akşam uykusuna yatırdığım gün olmuş Buğra’yı.

Yani az uyut, geç yatır değil, zamanında yatır esas olan…