Çocukların babalarına bağlanmaları da anneye bağlanmaları kadar önem taşımaktadır. Yeni ebeveynlik anlayışında babaların çocuğun gelişimine annelerin yanında, çocuk yetiştirme sürecinde daha çok destek olduklarını gözlemliyorum. Bu da çocuklar açısından sevindirici bir durum. Anne ve baba görevleri daha çok paylaşıyor ve birbirlerini daha çok destekliyorlar. Babanın çocuğu yuvadan alması, yıkaması, çocukla daha çok vakit geçirmesi, ilgilenmesi  ve  daha çok oyun oynaması…vb. Bunlar olumlu gelişmeler.

Annenin çocuğa katkıları ile babanın katkıları birbirinden farklıdır. Çocuk ikisinden de ayrı ayrı deneyimler elde eder. Kadının yapısı/özellikleri ile bir erkeğin  ki birbirinden farklıdır. Çocuk onların dünyalarının özelliklerini/deneyimlerini bireysel olarak yaşamakta ve tecrübe etmektedir. “GÜVEN” duygusunu, ilgiyi, sevgiyi tek bir ebeveyden değil, ailenin üyesi babadan da sağlamaktadır. Bu da zenginlik ve bütünlük demektir…Bu iki ayrı yapıdaki özellikleri/ farklılıkları kendi iç dünyasında bütünleştirmek, dengelemekte ayrı bir deneyimdir.

Geçmişte bir çok çocuk bu deneyimden mahrum kalarak büyüdü. Çünkü anneler ya evde  ya da çalışan anne olsa bile çocuğun-evin-işinin bir çok sorumluluğunu üstlendi. Erkek daha çok çalışan eve kazanç getiren kişi olarak, dışarı da bırakılan ebeveyn rolünde kaldı.

Şimdi biraz olsun bu algı da değişiklikler var. Erkek eşiyle mutfakta ve ev işlerinde birlikteler. Hayatlarında yardımcılar var. Kadın-Erkek/Anne-Baba daha çok yan yana ve işbirliği içinde ve çocuklar böyle bir ortamda yetişmektedir. Bu durum çocuk için de anne ve baba için de büyük bir kazanç. Birlikte geçirilen, paylaşılan anlar, deneyimler  arttıkça aradaki bağ ve sevgi duygusu artar, güçlenir. Bu ortamda büyüyen çocuğun kendine ve yaşama karşı güveni oluşur, olaylar karşısında kendini ifade etme becerisi ve cesareti kazanır.

Bizim kültürümüzde babalara biçilen rol; “baban akşama gelsin seni söyleyeceğim” şeklinde korku kaynağı olarak gösterilmesi şeklindeydi. Babalar çocuk bakımından anlamaz, sadece oyun oynamayı bilir algısı egemendi. Bu ifadelere baktığımızda babaları otorite figürü ve çocuklarıyla mesafeli duran ebeveyn olarak görmüş oluyoruz. Çocukları farkında olarak ya da olmayarak, babalarından uzak tutmuş olmaktayız..

Anne-babaların çocuk gelişimin de farklı işlevleri bulunmaktadır. Ve bunların birbirine göre üstünlüğü yoktur. Birbirini tamamlayıcı işlevleri vardır. Hatta çocukların sağlıklı gelişebilmesi için de; bu işlevlerin farklı kalması gerekmektedir.

Çocuk danışanlarımla çalışırken; sürece babaları da kattığımızda, çocuktaki sorunların, sıkıntıların iyileşmesinde daha hızlı yol aldığımızı görmekteyim.  Her zaman babaları sürece dahil etmek kolay olmasa da; değişen toplumsal ve bilimsel gelişmeler, aile de ebeveyn rollerinin yeniden yapılandırılmasını beraberinde getirmiştir.

Duyarlı ve ilgili olma özelliğinin, her iki ebevenle de farklı yollardan kurulan “bağlanma ilişkisinde” ortak ve belirleyici role sahip olduğu bilinmektedir. Babanın katılımı, sadece bakım verme ile sınırlı tutulmamalıdır. Ayrıca babanın çocuğuyla geçirdiği zaman, birlikte yaptığı etkinlikler ve ihtiyaç duyulduğunda ulaşılabilir olması da  önemlidir.

Babaya bağlanma”, duyarlılık özelliğiyle ilişkilidir. Babanın çocuğuyla vakit geçirirken, oyun oynarken gösterdiği duyarlılık bağlanmanın seviyesini etkilemektedir.

Babadan aradığı /istediği duyarlılığı, ilgiyi bulamayınca; çocuk anneye yönelmektedir. Bazen anneler  “babaya gitmek istemiyor, anneyi istiyor” veya babalar “beni istemiyor, anneyi istiyor”  yanında demektedirler.  Bu nedenle babaların da çocuklarıyla etkileşimlerinde daha duyarlı ve ilgili olmaları gerekmektedir.

Çocuk deyip geçmeyin! Onlar anne-babalarından gelen pek çok uyarana duyarlıdır ve ilgilidir. Onunla iletişimdeyken, onun yanında tam anlamıyla olup-olmadığınızı, dikkatinizi ona verip-vermediğinizi hissederler. Onları dinlerken, oyun oynarken içtenlikle  ve tüm dikkatinizle “şu an da burada ve seninleyim” duygusunu vermelisiniz.

Anne ve babaların birbirlerini tamamlayıcı rolleri çocukları yaşama hazırlamaktadır.  Çocuklarına karşı sıcak ve duyarlı olan ebeveynler; oyun ve bakım verme yoluyla, çocuklarıyla güvenli bağlanma ilişkileri kurabilmektedir.

Sağlıklı ve güvenli bağlanmada; anne ve baba/ anne-baba dışında bakım veren kişi de, ilgisini çocuğa yönlendirebilmeli ve çocuğun ihtiyaçlarını doğru olarak algılayabilmeli, onunla iletişim halinde olabilmeli, çocuğun gergin olduğu zamanlarda yatıştırabilmeli, çocuğun olumlu ve olumsuz duygularıyla baş edebilmelidir.

“Sağlıklı ve Güvenli Bağlanma”nın Sağlanamadığı Durumlarda:

Yapılan çalışmalarda; öfke problemleri, akademik güçlükler, ders başarısında düşüklük, özgüven sorunları, beslenme ve yeme bozuklukları, ayrılık kaygısı bozukluğu, davranış bozuklukları, tepkisel bağlanma bozukluğu, dışa atım bozuklukları (alt ıslatma-kaka kaçırma), otizm ve tiklerin gelişmesine, karşıt gelme-karşı gelme bozukluklarına yol açtığı saptanmıştır.

Çocukta ortaya çıkan bu sorunlar; anne ve baba da tutum değişikliğinin sağlanması ve çocukta güven duygusunun geliştirilmesi ile birlikte ortadan kalkar.